Vincent Van Gogh’un Yıldızlı Gecesi Hakkında Bilgiler: Yıldızlı Gece Resmi, dünya üzerinde tanınmış en değerli sanat eserlerinden birisidir. Ona kafeterya duvarlarında, tişörtlerde, kupalarda ve pek çok yerde rastlayabilirsiniz. Orijinal Yıldızlı Gece Tablosunun ünü o kadar muazzam seviyededir ki, yaratıcısı olan Vincent Van Gogh’un ününü bile solladığını düşünenler bulunmaktadır.
Yıldızlı Gece Resminin bu denli ünlü olmasının sebebi, güzelliğinin nasıl zamandan bağımsız ve evrensel olduğunun bir ispatı olarak görülmektedir. Peki, yıldızlı gece resmi nerede yapılmıştır? Eserin tarihsel süreci ve çizimi ile alâkalı bilinmeyenler bu makalemizde sizinle buluşuyor.
Yıldızlı Gece Resmi ve Hikayesi
Vincent Van Gogh, 1889’da Saint Rémy de Provence’e yakın bir muhitte bulunan Saint Paul de Mausole akıl hastanesinde yattığı sürede Yıldızlı Gece tablosunu resmetmiştir. Van Gogh, hastanede kaldığı süre zarfında oldukça rahattı. Diğer hastalara oranla daha özgür ve kısıtlamalardan imtiyazlı bir dönem geçirmiştir. İstediği her an hastane dışına çıkabilmekteydi. İstediği an resim yapmasına, kitap okumasına ve kendi odasına çekilmesine izin verilirdi. Hatta dahası, ona burada bir stüdyo bile verilmiştir. Zaman zaman gerçekleşen paranoyalar ve çeşitli nöbetlerden muzdaripti (resmi olarak epilepsi teşhisi konmuştur).
Rahatsızlığı bir süre sonra devamlı hale gelen nöbetler sebebiyle ağırlaştı. Halüsinasyonlar görmeye ve depresyonu takip eden intihar düşüncelerine kapılmaya başladı. Bu sebeple işinde de birçok değişikliğe gitti. Kariyerinin önceki dönemlerinin aksine, koyu tonları kullanarak birçok eseri bu dönemde ortaya çıkardı.
Özellikle koyu tonlardaki mavi, tepelerin gökyüzüyle buluşmasına sahne olmasıyla Yıldızlı Geceler Resmine farklı bir boyut katıyor. Küçük köy tablonun tabanında kahverengiler, griler ve mavilerle kaplı. Her binanın ana hatları açıkça siyah olarak çizilse de, yıldızların ve ayın sarı-beyaz renkleri gökyüzüne karşı gözleri semaya çekiyor. Aynı zamanda en dikkat çeken ayrıntılardan biri olarak kabul ediliyor.
Çizilişiyle İlgili Ayrıntılar
Tablo ile ilgili bilgiler oldukça kısıtlı olduğundan, özellikle belli kesimlerin yorumlarına dayanarak ayrıntılar ortaya koyuluyor. Yorumlanabilirliği de tablonun gizemini, insanların ona olan merakını oldukça artırıyor.
Fırça darbelerine dikkat edecek olursanız, özellikle gökyüzündeki girdaplar, yıldızların ve ayın etrafındaki bulutlarla renk dalgaları yuvarlanmaktadır. Ağacın dallarının eğriliği ve çevresi, Van Gogh’un o an yaşadığı psikolojik ruh halinin gün yüzüne çıkışı olarak değerlendiriliyor. Tepelerin hemen altında yer alan kasaba, yukarı ve aşağı doğru atılan fırça darbeleri ve boyamalarıyla tablonun alt kısmını oluşturuyor. Ağaçların, özellikle kasabaya göre oldukça az yer kaplıyor olması da beşeri yapıtların, doğanın akışını ve dengesini bozduğuna yoruluyor.
Bu tablonun en önemli özelliğiyse tamamen Van Gogh’un hayal gücünün bir ürünü olması. Manzara, Saint-Paul’u çevreleyen bölgelerle veya odasının penceresinden görülen manzaralarla eşleşmiyor. Van Gogh, özellikle tablonun içeriğindeki her şeyi tamamen kendi iç dünyasını yansıtarak ortaya koymuştur.
Protistler Tek Hücreli Midir ?
Yıldızlı Gece ve Zıtlıklar
Tablonun her bölgesindeki zıtlıklar, doğa ve beşeri unsurların bir arada olması, aynı zamanda hayal ile gerçeğin birleşimi olarak görülmektedir. Bazı insanlara göre bu resim, aynı zamanda incilin tekvin bölümünden bazı alıntılara vurgu yapmaktadır. Kariyerinin başından bu yana, kendisine şüpheyle yaklaşan ailesine (kardeşi hariç) bir gönderme olarak mı yapılmıştı yoksa? Van Gogh, dindar bir ailede büyümüştür. Bunu kullanarak sanatına ek bir şeyler katmak istemiş de olabilir.
Resmi birçok dindar Hristiyan üç bölüme ayırır. Gökyüzü; ilahi kavramları temsil eder. Resmin açık ara en gerçek dışı, insan anlayışının ötesinde ve ulaşılamaz görülen kısmıdır. Kısacası yerdeki selvi, tepeler ve diğer ağaçlar ise ikinci dikkat çeken kısımdır. Gökyüzünün yumuşak dönel kıvrımlarına uyan yumuşak açılarla bükülmüş girdaplara benzerler. Son kısım ise köydür. Düz çizgiler ve keskin açılar burayı tablonun geri kalanından ayırır. Bu düz çizgiler köyü, gökyüzünün ve ormanlık alanların doğallığından ayıran ayırt edici bir özelliktir. Bununla birlikte, köyün içindeki ağaçların içinden yükselen kilisenin kulesinin gökyüzüne nasıl uzandığına dikkat edin. Garip bir Hristiyan inancına göre bu, Van Gogh’un tanrıyı yeryüzüne getirdiğini temsil ediyor.
