Mezopotamya’da Kültür ve Medeniyet
Memleket idaresi
Mezopotamya’da devlet idaresinin esasını Sümerler kurdu. Daha sonraki dönemlerde Mezopotamya’yı ele geçiren Samiler de Sümerlerin medeniyetini ve devlet idaresini tasvip ettiler.
Sümerler, Mezopotamya’da ilk dönemlerde “site devletleri” kurdular. Bu şehir devletlerini Tanrı adına Ensi veya Patesi denilen rahip krallar yönettiler. Bir şehrin Patesi’si komşu şehirlerden birkaçını ele geçirirse, büyük adam anlamına gelen Lugal olurdu. Güney Mezopotamya’nın bütününü ele geçiren kimseye Lugal Kalamma sanı verilirdi. Ayrıca Sümer ülkesinde baştanımın vekili olurdu.
Devlet idaresinde, hür vatandaşlardan meydana gelen Aksakallılar(İhtiyarlar) Meclisi’nin önemli bir yeri vardı. Ancak ilk dönemlerde kralı seçen bu meclisin adli ve idari yetkisi yoktu. Sümer kralına Büyük Halkın Çobanı denirdi.
Aynı zamanda I. Babil Kralı Hammurabi de, gücünü ordudan alan yeni bir krallık düzeni kurdu.
Sosyal Hayat
Sümerler zamanında, halk birbirine eşit sayılırdı. Mezopotamya’ ya sonradan gelen Samiler, Gutiler, Kasitler zamanla birbirine karıştılar. Mülkiyet hakkının erken başlaması halkı; rahipler, çiftlik sahipleri, askerler ve sanatkarlar gibi sınıflara ayırdı.
Ordu ve Askerler
Mezopotamya’da kurulan devletlerin zengin ve müreffeh olması, çevredeki diğer kavimlerin dikkatlerini sürekli üzerlerine çekmiştir. Özellikle burada kurulan devletlerin dış tehlikelere maruz kalmaları, onların kuvvetli ordu kurmalarına sebep olmuştur.
Sümerlerde eli silah tutan bütün erkekler savaşa katılırdı. Çünkü tapınağa ve krala hizmet edenlerle toprağa bağlı olanlar dışında herkes askerdi. Aynı zamanda ordu, piyade ve arabalı olmak üzere ikiye ayrılmıştı.
Ayrıca Şülgi, hafif piyade teşkilatını kurmuştur. Daha sonra Samiler devrinde daha büyük ve daimi ordular kurulmuştur. H. Sargon döneminde askeri teşkilat daha mükemmel hale getirilmiştir. Mezopotamya’da askerler mızrak, kalkan, balta, topuz, ok ve yay kullanırlardı.
Hukuk
Hukukun beşiği, Mezopotamya’da idi. Burada mülkiyet hakkının çok erken başlaması sebebiyle, kral ile tebaa arasındaki ilişkileri düzenleyen anlaşmalar, kanunlar yapılmıştır. Mezopotamya’ da kanun geleneğinin ve ilk hukuk fikrinin uygulayıcısı Sümerler olmuşlardır. Bunun ise en tipik örneklerini şöyle sıralayabiliriz;
Urgakina Kanunu: ilk Sümer kanunlarının M.ö. 2375 yıllarına doğru Urgakina tarafından yapıldığı anlaşılmaktadır. Bir reform talimatnamesi niteliğindeki bu kitabede, örf, adet ve gelenekler tespit edilmiştir. Aynı zamanda Tann Ningursu’nun sözü hakim kılınmıştır. Yolsuzluk, haksızlık ve hırsızlıkla mücadele edildiği ve kuvvetlinin zayıfı ezmesinin önüne geçildiği ifade edilmiştir.
Ur-Nammu Kanunu: Urgakina’dan sonra Şulgi’nin babası, Ur hükümdarı olan Ur-Nammu’nun çıkardığı kanun, teoloji tarihi ve ahlaki yönleriyle tam bir kanun niteliğindedir. Bu kanunda haksızlık, büyücülük, asker kaçaklığı ile ilgili hükümler vardı. Şulgi babasının bu kanununu daha fazla genişleterek Kanun Mecmuası haline getirdi.
Sümerlerin kanun geleneği Samiler zamanında da devam etti. Ayrıca bazıları da zamanımızda meydana çıkarıldı. Bunlardan bazıları ise şunlardır;
Lipit-Iştar Kanunu: İsin şehrinin krallarından olan Lipit-iştar memlekette adaleti tesis etmek ve şikayetleri dindirmek, Sümer ve Akadlara iyilik getirmek amacıyla kanunlar çıkarmıştır.
Hammurabi Kanunları: Hammurabi, Sümer kanunlarından faydalanmış ve Sami geleneklerine göre değiştirip daha geniş ve düzenli hale getirmiştir. Büyük bir taş üzerine yazdırılmış ve 282 maddeden ibaret olan Hammurabi Kanunu Ceza, Ticaret ve Mülkiyet Hukukuna aittir. Babil yazısı ile ve açık bir dille yazılmış olan Hammurabi Kanunları; giriş, maddeler ve sonuç olmak üzere üç bölümden ibarettir.
Asur Kanunu: Zamanımızda yapılan kazılar sonunda, Hammurabi kanunundan faydalanarak Asurlulann da kanun yaptığı anlaşılmıştır. Bütün bu kanunlardan en ayrıntılı, ihtiyaca göre cevap veren ve hatta zamanımızda dahi geçerliliğini muhafaza eden kanun Hammurabi Kanunlarıdır.
Yazı – Dil ve Edebiyat
Mezopotamya’da ilk yazıyı Sümerler buldu (M.Ö. 3500). Bu yazı Piktografik şeklinde idi. Ancak Sümer yazısı kil tabletler üzerine maden çubukla yazıldığından, zamanla eğri çizgiler kayboldu ve daha basit bir şekil aldı. Dolayısıyla çivi yazısı meydana geldi.
Sümerler çivi yazısı ile yazılmış birçok eser bırakmışlardır. Ayrıca Sümer dili Türkçe’yle benzerlik göstermektedir. Türkçe ve Sümer dilinin benzerliğiyle ilgilenen bilim adamları, benzerlik gösteren 70 kadar kelimenin varlığını ispatlamış ve listesini çıkarmışlardır.
Yazıyı Kim İcat Etti ?
Sümerlerin bıraktıkları yazılar arasında edebi değeri yüksek olan ilahiler, efsaneler, destanlar, şiirler ve veciz sözler mevcuttur. Ayrıca Samiler, Sümerlerin diğer uygarlık eserlerini olduğu gibi edebi eserlerini de benimsemişlerdir. Bazılarında da geliştirip, değiştirme ve düzeltmeler yapmışlardır.
Asurbanipal, Sümer ve Babil edebiyat metinlerini kopya ve tercüme ettirerek, Ninova sarayındaki kütüphanesinde muhafaza etmiştir.
Eğitim ve Öğretim
Sümerlerde ilk defa okuma yazmayı rahipler öğrendi. Sonraları rahiplerin nezaretinde, tapınakların bir bölümünde çocuklara da okuma yazma öğretildi.
Bilim ve Sanat
Aritmetik ve geometri bilgilerinin Sümerler tarafından ortaya atıldığı bilinmektedir. Onlar, yıldızların insanlar üzerindeki etkisine inandıklarından gökyüzünü ve tabiatı tetkik etmişlerdir. Tapınaklar da aynı zamanda bir rasathane idi.
Sümerler ağırlık ve uzunluk birimlerini; geometride, dairenin çevresini ve Pi sayısını buldular. Çarpma ve bölme işlemlerini kolaylaştırmak için düzenli cetveller yaptılar.
Sümer sanatı gerçekçi ve canlı idi. Sütun, kubbe ve kemer usulünü Sümerler buldu. Binaların damları düz ve duvarları kalın olurdu. Ayrıca binalarda iç avlu bulunurdu. Buraları ve hatta bütün şehrin etrafındaki surları tuğla ve kerpiçle yaparlardı.
Sümerlerin üst üste oturtulmuş teraslar şeklindeki tapınakları(ziggurat) ünlü idi. Kabartmacılık, oymacılık, kuyumculuk ve heykeltıraşlıkta da ileri gitmiştir.
Yazılı tabletler Sümerlerin tıpta da ileri gittiğini göstermektedir. Buna göre bazı bitkiler ve tüylerle hastaları tedavi ettiklerini öğreniyoruz.
Din ve İnanış
Sümerlerin dini inanışları naturizme dayalı olup, tamamen dünyevidir. Yani cennet ve cehennem veya ölümden sonraki hayat düşüncesi yoktur.
İlk sıralarda her şehrin bir tanrısı vardı. Bir şehir, diğer şehirleri yönetimi altına alınca, galip gelen şehrin tanrısı orada da itibar görürdü. Dolayısıyla Mağlûp şehrin tanrısının da hükmü kalmazdı. En büyük tanrıları Göktanrısı Anu, hava ve yeryüzü tanrısı Enlil, yer altı suları ve okyanuslar tanrısı Enki idi.
Mezopotamya’da yarı tanrı da vardı. Hükümdarların tanrılaştırılması geleneği, Şulgi zamanında Samilerden Sümerlere geçti. Aynca kahinlik ve gelecekten haber verme de önemli sayılırdı.
Mezopotamya’da Tanrılara sunulan kurban, canlı veya cansız olurdu. Babillilerin milli tanrısı Marduk, Asur’un milli tanrısı ise Asur’du. Bu tanrılar için inşa edilen çok katlı tapınaklara ziggurat denirdi. Babiller, ölülerini bal içine gömerlerdi.
Ayrıca bakabilirsiniz; Mezopotamya’da Kurulan Devletler